fatma gevheri sultan ne demek?

Fatma Gevheri Sultan veya Fatma Gevheri Osmanoğlu (, 30 Kasım 1904 - 10 Aralık 1980), Osmanlı prensesi, Türk müziği sanatçısı ve bestekâr. Osmanlı İmparatorluğu'nun otuz ikinci padişahı Sultan Abdülaziz'in torunu ve Şehzade Mehmed Seyfeddin Efendi'nin kızıdır.

İlk yılları

Fatma Gevheri Sultan 30 Kasım 1904'te İstanbul'un Üsküdar semtindeki Küçük Çamlıca Sarayında doğdu. Babası, Sultan Abdülaziz ve Gevheri Kadınefendi'nin oğlu Şehzade Mehmed Seyfeddin, annesi Nervaliter Hanım'dır.1 Babasının üçüncü çocuğu ve annesinin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelen Fatma Gevherinin ayrıca Şehzade Ahmed Tevhid adında bir de ikiz kardeşi bulunmaktadır. Kendisinden bir yaş büyük şehzade Mahmud Şevket Efendi ise üvey ağabeyi idi. Gevherinin müziğe ilgisi beş yaşında başladı ve çocukluğunda babasının musikî meclislerine katıldı. Tamburî Cemil Bey'den tambur ve kemençe dersleri aldı. Tahsilini Fransa'da tamamladı.2

Sürgün yılları

Mart 1924'te Osmanlı Hanedan üyelerinin yurtdışına sürgününden sonra, Gevheri ve ailesi Fransa'nın Nice şehrine taşındı ve burada Cimiez'de bir villaya yerleştiler. 1927'de babasının ölümünden sonra ailesi farklı yerlere dağıldı. Gevheri Sultan, Nice'de kalmaya devam etti ve maddi sıkıntılar çekti. Aynı şehirde yaşayan amcası Abdülmecid Efendi, Gevheri Sultan'ın maddi zorluklar yaşadığını duyunca kendi yanına aldırdı. Birkaç yıl amcasının ailesiyle birlikte yaşayan Gevheri, daha sonra Hindistan'dan küçük bir rajanın oğluyla nişanlandı, ancak düğününden kısa bir süre önce başka biriyle ilişkisi olduğu ortaya çıkınca nişan iptal edildi. Amcası Abdülmecid Efendi duruma çok sinirlendi ve onu yaşaması için hiçbir şeyi olmayan annesinin yanına geri gönderdi. Sürgün yıllarının bir bölümünü Mısır'ın başkenti Kahire'de geçirdi.3

Son yılları ve ölümü

Gevheri Osmanoğlu, babasından ut, tambur, piyano ve lavta gibi birçok enstrüman çalmayı öğrendi. Sürgünde büyük sıkıntılar çekmiş olmasına rağmen musikîden vazgeçmedi ve babasından kalan bazı çalgıları itina ile muhafaza etti. 1952 yılında hanedanın hanım mensuplarının Türkiye'ye geri dönüşüne izin veren kanunun kabulünden sonra İstanbul'a döndü ve çalgılarını da yanında getirdi.4 Ülkesine dönünceye kadar Klasik Türk müziği eğitimine devam etmese de sonraki yaşamında tamburda çok yetenekli olduğunu kanıtladı.5 Çoğu türkü olmak üzere birçok beste yazan Osmanoğlu'nun eserleri, Türk radyo ve televizyonlarının yaptığı kayıtlarda korundu. Büyük çoğunluğunu Teoman Önaldı'nın notaya aldığı 16 eser besteledi.6 Sûz-i Dil Makamı Saz Semaisi en bilinen eseri oldu. Gevheri Osmanoğlu, Tuna Baykara'ya verdiği bir röportajda; “Padişah dedelerimin hemen hepsi müzikle uğraşır, besteler yaparlardı. İçlerinde III. Selim, II. Mahmud ve Sultan Abdülaziz gibi eserleri devamlı çalınan besteciler var. Fakat bugün hayatta olan padişah çocukları ve torunları içinde benden başka müzikle uğraşan yok” ifadelerini kullandı.7

Güftesinin dedesi Sultan Abdülaziz'e, bestesinin Gevheri Sultan'a ait olan semai usulü şarkının bir dörtlüğü8:

Fatma Gevheri Sultan, hayatının son yıllarını amcası Veliaht Prens Yusuf İzzeddin Efendi'nin kızı olan kuzeni Mihrişah Sultan ile beraber, Taksim Meydanı yakınlarında geniş bir apartman dairesinde geçirdi. 10 Aralık 1980 tarihinde 76 yaşında hayatını kaybetti ve naaşı büyük dedesi II. Mahmud'un Çemberlitaş Divanyolu Caddesi üzerindeki türbesine defnedildi.9 Miras olarak sadece tambur ve kemençe gibi birkaç çalgı ile notalarını bıraktı.10

Kaynakça

Orijinal kaynak: fatma gevheri sultan. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

Kategoriler